30 Nisan 2013 Salı

Ev yapımı zeytin ezmesi



Kuzumun ne zamandır yapmamı beklediği zeytin ezmesini nihayet bugün yapabildim. Gözümde büyüyen kısmı daha çok çekirdeklerini çıkarma safhasıydı. Kendimce buna bir çözüm buldum; zeytinleri yarımşar su bardağı olacak şekilde rondodan geçirdim ve bir süzgeçe çıkararak burada çekirdeklerini ayıkladım. Rondo çekirdekleri parçalayamadığı için etlerinden ayrılan çekirdekleri kolayca ayıkladım. Yalnız sağlam bir göz gerekiyor bu aşamada. Bazı çekirdekler öyle küçük ki, elinizle yoklaya yoklaya dikkatli ayıklamalısınız. Yada vişne çekirdeği çıkarmak için olan aleti de kullanabilirsiniz. Artık nasıl kolayınıza gelirse. Zeytinde dönen üçkağıtlar artık hepimizin malumu, Ege'de yaşayanlar kısmen şanslılar bu konuda, daha doğalına ulaşmak nispeten kolay. Gıdada hile yoluna başvuranları ne yapmak lazım bilmiyorum, güvenip çoluğumuza çocuğumuza yedirmek için aldıklarımızı içimiz rahat tüketemiyoruz artık. Biz en azından zeytin ve zeytinyağı konusunda şanslıyız. Kızımın babaannesinin elleriyle kendi zeytinliklerinden toplayıp hazırladığı zeytinleri tüketiyoruz. Gönül huzuruyla ve gerçekten lezzet farkıyla... Buradan da ellerine sağlık diyorum ona :) Tamamen damak zevkinize göre ayarlayabileceğiniz bir tarif aslında zeytin ezmesi. Ben kendi yaptığım ölçüyü fikir vermesi adına paylaşıcam:

Malzemeler:
2 su bardağı dolusu siyah zeytin
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tutam kekik
1 tutam kuru nane

Yapılışı:
Yukarda bahsettiğim şekilde veya çekirdek çıkarma aletiyle yada kendi pratik yönteminiz varsa o şekilde zeytinlerin çekirdeklerini ayıklıyoruz. Benim yöntemimi izlerseniz ilk aşamada rondoyu sadece etler çekirdeklerden ayrılana kadar çalıştırın. Sonrasında ayıklanmış zeytinleri tekrar rondoya koyup zeytinyağı ve baharat ilavesiyle güzel bir kıvam alana kadar rondolayın. İşte bu kadar basit :)

*Zeytin ezmesi dolapta ne kadar dayanır bilemediğim için ben böyle az miktarda yaptım, siz isterseniz daha fazla yapabilirsiniz. Hazır aldıklarımıza göre daha taneli kalıyor ama bence daha lezzetli.
*Eğer zeytinleriniz çok tuzluysa öncesinde suda biraz bekletip güzelce yıkayıp kullanmakta fayda var. 
*Zeytin yedirmekte zorlandığınız kuzulara bir de böylesini yedirmeyi deneyin ... Eminim 
yeşil zeytinden yapılanı da çok güzel olacaktır...
*İsterseniz yerken, sadece tüketeceğiniz miktara limon sıkıp yiyebilirsiniz ve baharat konusunda kendi zevkinizle eklemeler yapabilirsiniz.

*Haydi bakalım yeni sloganımız bu; Evde yapıyorum, içim rahat yiyorum :))

29 Nisan 2013 Pazartesi

Çıtır Kasede Sebzeli Et



Artık yemekleri beğenince parmaklarımızı değil tabaklarımızı yiyoruz :) Üstelik bu tabaklar leziz mi leziz... Kenarından tabağı tırtıklayıp yemek yemek ise oldukça eğlenceli... Yanında da mis gibi çıtır kasede yoğurtlu köz patlıcan... Daha büyük bir kase yapıp salata servisi için de kullanabiliriz, önemli olan nokta çok sulu birşey servis etmemek sanırım. Yemeğin suyuna banmak için artık ayrı tabak kullanırsınız ;) sendepisir.com 'da görür görmez vuruldum ve aynen tarife sadık kalarak pişirdim, çok teşekkür ediyorum gerçekten hem ölçüleri tam hem de lezzeti.
Artık beni biraz tanımaya başladınız, enteresanlıklardan acayip hoşlanıyorum ve denemeye bayılıyorum. Mutfağa girip kendini kaybedenlerdenim... Aklıma koyduysam gece vakti bile o mutfağı bir tarif için talan etmeye hazırım.. Tüm bunlara ayak uydurmaktan zevk alan kuzum kimi zaman en büyük yardımcım oluyor. Bu kaseleri görür görmez tırtıklamaya başladı, sadece kase bile başlı başına lezzet şöleni. Biraz ondan biraz bundan sebzeli bir et pişirip bu kaselerde servis ettim. Kuzu ve ben zevkle yedik. Sebzeli etimi gayet pratik bir şekilde düdüklüde pişirdim, lokum oldular. Tüm büyük şeflerin en büyük nefret kaynağı düdüklü tencereler olsa gerek. Kısa süreli pişirimler belki lezzetten çalıyor ama biz pratik hanımlara da çok şey kazandırıyor. Vitamin değerlerini korumak da cabası. Tüm şeflerin affına sığınarak düdüklüde kısacık sürede enfes pişmiş etin ve leziz çıtır kaselerin tarifine geçiyorum:

Kase için:
2 su bardağı un
1 çay bardağından 1 parmak eksik sıvıyağ
1 çay bardağı ılık su
1 yumurta sarısı
1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı pulbiber, 1 tatlı kaşığı çörekotu
1 silme yemek kaşığı kavrulmuş susam
1 çay kaşığı karabiber ( koymadım)
2 yemek kaşığı sıvıyağ ( kapları yağlamak için)

Yapılışı:
Tüm malzemeyi karıştırarak güzel bir hamur yoğuruyoruz. Üzerini kapatarak 20 dk oda sıcaklığında dinlendiriyoruz. Hamuru 6'ya bölüyoruz. Hepsini çay fincanı büyüklüğünde unsuz zeminde açıyoruz. ( yapışmıyorlar korkmayın) Fırın kaplarımızı ters çevirip tepsiye biraz aralıklı diziyoruz, 2 kaşık yağı fırçayla her yerine güzelce sürüyoruz. Hamurları yerleştiriyoruz. Kapların dışına taşıp yere değmesinler. 190-200 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar yaklaşık 20-25 dk pişiriyoruz. Soğutup dikkatlice kaptan ayırıyoruz. Yağlandığı için kolayca çıkıyor.
Tam 6 kase elde ediyoruz.

Et için:
230 gr bonfile yada istediğiniz türde et
1 küçük soğan ( küçük doğranmış)
2 diş sarımsak ( küçük küçük doğranmış)
1 su bardağı taze bezelye
1 orta boy patates ( küp küp doğranmış)
1 orta boy havuç ( ince doğranmış)
1 rendelenmiş domates yada 3-4 kaşık domates sosu
1 yemek kaşığı salça
Tuz, karabiber
1/2 su bardağı su

Yapılışı:
Biraz tereyağı-zeytinyağı karışımında zar büyüklüğünde doğradığımız etleri rengi dönene kadar kavuruyoruz. Soğan ve sarımsağı ekleyip biraz daha çeviriyoruz. Sebzeleri ekleyip biraz daha soteledikten sonra domates ve salçayı ekliyoruz. Tuzunu biberini ayarlayıp suyunu da koyunca düdüklüyü kapatıp işareti çıkınca 11-12 dk pişiriyoruz.( fissler için)

Sonrasında mümkün olduğunca suyunu almayarak kaselere servis ediyoruz. Bu ölçülerle maksimum 3 kişi doyar bilginize.

*Mutfaktaki sanat da yabana atılamayacak kadar değerli bence, hayatın merkezini keyifle donatan tüm bu güzel şeyler için vaktini, emeğini harcayan tüm mutfak sanatçılarına kolay gelsin :)



28 Nisan 2013 Pazar

Popover



Bu da nereden çıktı şimdi diyeceksiniz muhtemelen... Yapsana mis gibi krep, otur ye di mi? Yok olmaz, pazar kahvaltısı ya, ille değişik, ille yeni olsun... Kuzu da geç uyanınca bana da bunlarla uğraşacak bolca vakit kaldı. Uğraşacak dediğime bakmayın, uğraştıracak birşey yok, bildiğimiz krep hamurunun fırında pişip kudurmuşu :) Nasıl oldu peki derseniz, biz beğendik. Özellikle çıtır üst kısımları gerçekten oldukça lezizdi. Bu ölçüleri 12'li muffin kabına paylaştırıp daha küçük popover'lar yapmak daha mantıklı, siz mutlaka bu şekilde yapın denerseniz. Benimkiler resmen dev oldular, bu yüzden ne kadar pişmiş olursa olsun içi daha hamurumsuydu. Yine de 6 tane popover'dan geriye 1 tane kaldı sadece. Kuzum içini de zevkle tüketti, dediğim gibi pişmişti ama üstü gibi çıtırlı değil de kalın bir krebin içi gibi düşünün öyleydi. Ben bu kısmını çok zevkle yiyemedim açıkcası. Yine de denemeye değer, 12'li olarak daha küçük porsiyonlarda pişirmek bu sorunu kısmen ortadan kaldıracaktır diye düşünüyorum. Değişiklik aradığınız bir günde, eğer farklı damak zevklerine açık bir aileniz varsa denemeniz dileğiyle tarife geçiyorum. Bu arada tarif için thekitchn.com 'dan faydalandım. Oldukça detaylı anlatılmıştı tüm püf noktalarıyla beraber, tabi ingilizce olduğu için fırın ölçülerini bize uyarlamak gerekti.

Malzemeler:
2 büyük yumurta
1 cup süt ( su bardağı da olabilir)
1 cup un ( su bardağı kullanırsanız, sütte kullandığınız bardağın aynısıyla ölçün)
1 çay kaşığı tuz
2 yemek kaşığı erimiş tereyağı( önce 1 kaşık eritip hamura katıcaz, diğer kaşığı sonra eritip muffin kalıplarını yağlıycaz)

Yapılışı:
Yumurtalar, yağ ve sütü mikserle tamamen karışana dek karıştırıyoruz. Un ve tuzu ekleyerek üstü köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Fırını 210-220 derecede ısıtıyoruz. Fırın ısınırken hamur karışımımız da biraz dinleniyor, böylece un sıvıları güzelce emip güzel dokulu popoverlar elde etmemizi sağlıyor. 
Muffin tepsimizi boş olarak ısınmış fırında 2 dk tutuyoruz. Çıkarıp erittiğimiz 1 kaşık tereyağıyla kalıbın heryerini yağlıyoruz. Sıvı hamur karışımımızı son bir kez mikserle karıştırıp havalandırdıktan sonra muffin kalıplarının yarısına kadar olacak şekilde paylaştırıyoruz. Önce bu yüksek ısıda yaklaşık 15 dk, sonra ısıyı 170-180 dereceye düşürerek 15 dk daha pişiriyoruz. Lütfen bu aşamalarda siz kendi fırınınızın huyunu suyunu dikkate alın, benimki altını çok çabuk pişiriyor mesela, ona göre ayarlıyorum ben. Renkleri altın sarısı, her yeri güzelce kızarmış, üstü dokunduğunuzda hafif kıtırlanmış ise tamamdır. Fırından çıkınca sivri bıçak batırıp havasını alın diyor ama ben yapmadım. 
Mutlaka siz 12'li pişirin derim, içinin daha az hamurumsu olmasını sağlamış olmak adına. 
Asla fırının kapağını pişme esnasında açmıyoruz. Bu kadar kabarmayı sağlayan şey yumurta. Bu temel tarife sadık kalmak koşuluyla daha tatlı veya peynirli yada baharatlı yapmak da mümkün. Artık gerisi maharetli ellerinizde :)

*Çocuklar için pişmesini izlemek de, yemek de eğlenceli. Onlar mutlu olsun derseniz onlar için deneyin. Mutlu pazarlar :)


27 Nisan 2013 Cumartesi

Elmalı-Bademli Kek


Akşamları fotoğraf çekmek tam bir zulüm.. Bir insan neden durur durur da akşam vakti kek yapar, o ayrı mesele... Sabah gazetede Sahrap Soysal'ın köşesinde gördüm bu keki. Evde son zamanlarda hayli artmış olan elma nüfusunu değerlendirmek adına kafamda elmalı kurabiyeler, elmalı kekler uçuşup dururken ve ben tarif defterimdeki tarifler yerine yeni birşey deneme isteğiyle tutuşmuşken, bu tarifi görünce tamam dedim bu bir işaret! Tarifte kendimce birtakım değişiklikler yaptım, size hem kendi yaptığım halini hem de aslını vereceğim. Hafta sonuna yakışır, hafif ve lezzetli bir kek oldu. Bu arada kekin en sevdiğim hali; fırından çıkıp biraz dinlendikten sonraki o ılık hali. Bayılırım hala hafif sıcakken o keki tırtıklamaya... Tarifin aslında toz badem yok, ben biraz daha besleyici olması adına ilave ettim, tabi makaron yapcam diye stoklamış olduğum kabuksuz bademleri tüketmek de var serde. ( makaronlarım etekli olmadıkları ve makarona benzemek yerine nefis bir kurabiye olmakla yetindikleri için malesef buraya teşrif edemediler, yılmadık, denemeye devam). Siz badem kullanmak istemezseniz tarifin aslında olduğu gibi onun yerine un kullanabilirsiniz. Dilimlenmiş elmaları ben tarifte üzerine serpmek için verilmiş olan toz şeker-tarçın karışımına batırıp dizdim kekin üzerine. Bence elmalar böyle çok leziz oldu. Siz arzu ettiğiniz yöntemi uygulayın. E hadi fotoğraflarda kendini çok fazla gösteremese de bu leziz keki nasıl yapıcaz bi bakalım:

Malzemeler:
2 yumurta
1 su bardağı toz şeker
2 yemek kaşığı yoğurt
1/2 su bardağı sıvıyağ ( tarifte 125 gr eritilip ılıtılmış margarin vardı)
1 pkt kabartma tozu ( 1 pkt vanilya da var tarifte ama ben asla bu sentetik vanilyayı kullanmıyorum)
1 su bardağı un
1 su bardağı robotta çekilip toz haline getirilmiş kabuksuz badem ( koymak istemezseniz yerine 1 su bardağı un, yani toplamda 2 su bardağı un koymuş olacağız.)
1/2 limon kabuğu rendesi ( ben keklerdeki limon ferahlığını çok seviyorum, siz koymayabilirsiniz)
1 adet iri elma ( küçükse 2 tane)- kabuklarını soyup ayıklıyoruz ve yarım ay şeklinde ince ince dilimliyoruz.
2 yemek kaşığı toz şeker
2 çay kaşığı tarçın

Yapılışı:
Yumurtalar ve toz şekeri mikserle 3-4 dk çırpıyoruz. Yoğurt ve yağı ilave edip 2-3 dk daha çırpıyoruz. Un, toz badem ve kabartma tozunu da ekleyip pürüzsüz ve koyu kıvamlı bir kek hamuru elde ediyoruz. Yağlanmış baton kalıba ( yada küçük boy bir borcama) harcı boşaltıyoruz. 
Bu aşamadan sonra 2 seçeneğiniz var:
1- Benim yaptığım gibi; toz şeker ve tarçını ufak bir tabakta karıştırıp dilimlediğiniz elmaları bu karışıma batırıp dikey olarak hamurun içine sokun, kalanı kekin üzerine serpiştirin.
2- Elmaları yan yana yatay olarak dizin, üzerine şeker-tarçın karışımını serpin.
Önceden ısıtılmış 170-180 dereceli fırında yaklaşık 35-40 dk pişirin.

*Bir evdeki kek kokusu dünyanın en güzel parfümünden bile daha güzel bence, o sıcaklığı, o mutluluğu evinizden esirgemeyin :)
*Artık biliyorsunuz, kuzu dokunmadan olmaz, o minik elmalar onun eseri :)



26 Nisan 2013 Cuma

Bir Aceminin Su Böreği



Evet mutfağı çok seviyorumm.. Ustalık gerektiren bu böreği buraya koymak yürek ister, farkındayım. Ama acemi işi de olsa canım teyzemin ustası olduğu bu böreğin tarifini paylaşmak istiyorum. Hamur açma ustası değilim, ama deneye deneye usta olunuyor değil mi? Teyzemi 100 kez arayarak, her koyduğumu ölçerek yaptım. Yorucu ve zahmetli de olsa sonuç kesinlikle buna değer. Zaten zahmetsiz bir Kayseri yemeği var mı bilmiyorum. Çocukluğumdan beri birçok kez yapılışına tanık olduğum, teoride ne yapmam gerektiğini bildiğim, henüz bir blogum yokken 1-2 kez yaptığım böreğin er meydanına çıkma vakti geldi. Haydi bir cesaret, yapalım böreğimizi :)

Malzemeler:
5 yumurta ( çok demeyin, teyzem 8 yumurtayla yapıyormuş, daha azı olmaz. Güzel su böreğinin sırrı yumurta!)
1 tatlı kaşığı tuz
5 su bardağı un
1 su bardağından 2 parmak eksik oda sıcaklığında su

İç malzemesi:
250 gr ezilmiş beyaz peynir
1 küçük demet ince kıyılmış maydanoz

Aralarına serpiştirmek için 150 gr tereyağı

Yapılışı:
Önce hamur malzemeleriyle kulak memesi yumuşaklığında ele yapışmayan bir hamur yoğuruyoruz. Ben bu aşamayı kitchen aid ile yaptım. Hamuru çok güzel ve uzun süre yoğuruyoruz. Sonunda kaymak gibi, pürüzsüz bir hamurumuz olmalı.. Üzerini örterek 1-2 saat dinlendiriyoruz. Kolay açabilmemiz için dinlenmesi önemli.
Sonra hamuru 8 bezeye ayırıyoruz. Büyükçe bir tencerede bol tuzlu ve bol miktarda su kaynatıyoruz. Başka bir kaba soğuk su koyup hazır ediyoruz.( normal çeşme suyu) Ayrıca büyük, temiz bir mutfak bezi de hazırlıyoruz. 
Ben 45 cm'lik yuvarlak, alüminyum tepsi kullandım. Tereyağının yaklaşık 30 gramını eritip tepsimizin tabanını ve kenarlarını iyice yağlıyoruz. 1 bezeyi tepsi büyüklüğünde açıp seriyoruz(haşlamadan), üzerine fındık büyüklüğünde tereyağı parçaları serpiştiriyoruz. (Bu işlemi her yufka katında yapmayı unutmuyoruz!)
Diğer 2 bezeyi açabildiğimiz kadar ince açıp ( baklava kadar değil tabi), 4'e keserek teker teker her parçayı önce kaynar suya (1-2 dk), sonra soğuk suya (1-2 sn), sonra kevgire, oradan da mutfak bezine alıyoruz. Nazikçe kuruluyoruz. 2 yufkayı da tereyağı parçaları serpiştirmeyi unutmadan hazırladıktan sonra peynirli harcın yarısını yayıyoruz. 2 bezeyi daha aynı şekilde haşlayıp tereyağı parçaları serpiştirip hazırlayınca peynirin kalanını serpiyoruz. 2 bezeyi daha aynı şekilde hazırlıyoruz. Toplamda 6 yufka haşlıyoruz,2 tanesini kuru kullanıyoruz.
Son bezeyi açmadan bekletiyoruz, altını kızarttıktan sonra açıcaz.
Tepsiyi çevire çevire, orta ateşte böreğin altını kızartıyoruz. Aman dikkatli olun, çabucak kızarıyor. Her yeri güzelce kızarınca altını kapatıp biraz bekletiyoruz. Kalan son bezeyi açıp böreğin üzerine seriyoruz. Böreği 4'e kesiyoruz. Üzerini yine tereyağı parçalarıyla yağlayıp her bir parçayı teker teker ters çeviriyoruz. Yeniden kızartıyoruz. Üzerini örterek dinlendirip servis ediyoruz.

*Bu zahmete değecek emin olun, ben yaptıysam siz de yaparsınız :) Kuzucuğumun tadıp da anne bu börek güzel olmamış, muhteşemmm olmuşşş... demesi tüm yorgunluğumu uçurdu, kolay gelsin :)



25 Nisan 2013 Perşembe

Ikea Kurabiyesi



Evet, Ikea'daki mavi kutulu kurabiyelerden yapıyoruuz.. Şu memlekette evine Ikea'nın bir eşyası girmedik hane kaldı mı bilmiyorum... Hal böyleyken o güzel tarçınlı kurabiyeler niye girmesin? Ikea'ya bahar gelmiş dediler, kuzuyla kalktık gittik. Sonra hatırladık, biz bu kurabiyelerin tarifini bi yerlerde görmüştük. kitcheninred.com 'a bu güzel tarif için çok teşekkür ediyorum. Zevkle ziyaret edilen, güzel bir blog, tavsiye ederim...
Benim sabırsız kuzu yine kurabiye yapalım diye tutturunca, ki anne burada asıl derdin kurabiye yemek değil süslemek olduğunun gayet farkındadır!, işe koyulduk. Oldukça kolay bir şekilde toparlanan ve pişerken şekli bozulmayan bu kurabiyeleri önce bir hevesle kalıplarla şekillendirdi... Baktı ki bi türlü bitmiyor, anne bu kalan hamurları napıcaz diye sordu. Hepsini pişireceğimizi öğrenmek sabırsızlığını arttırdı. İlk parti fırından çıkar çıkmaz, hadi sen devam et, ben süslemeye başlıyayım kısmına geçtik. Soğusunlar önce biraz yanıtı memnuniyetsizlik yaratsa da mutfakta bize eşlik eden Nil Karaibrahimgil cd'si keyifleri tekrar yükseltti. Sonra kuzuyu durdurabilene aşk olsun... Aldı sazı eline, bir yandan dans etmeler bir yandan kurabiye süslemeler... Eh biz biraz eğlendik, evimizi mis gibi kurabiye kokuttuk, tarifini de size uçurduk :)

Malzemeler:
1/2 cup erimiş tereyağı (120 gr)
1/2 cup toz şeker veya esmer şeker ( ben toz şeker kullandım)
1/2 cup pekmez ( 120 ml)
1 yumurta sarısı
2 cup elenmiş un ( benimki 2 cup+ 3/4 cup un aldı)
1/2 tatlı kaşığı kabartma tozu
1/2 tatlı kaşığı karbonat
1/2 tatlı kaşığı tarçın
1 silme tatlı kaşığı zencefil

Yapılışı:
Yağ ve şekeri mikserle iyice çırpıyoruz. Pekmez ve yumurta sarısını ilave ederek çırpmaya devam ediyoruz. Un, kabartma tozu, karbonat, tarçın ve zencefili de ekleyerek mikserle hamur haline getiriyoruz. Sonrasında unlu zemine alarak elimizle yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur yoğuruyoruz. Yine unlanmış tezgahta yarım santim kalınlığında ( isterseniz daha ince de açabilirsiniz) açarak kalıplarla şekillendiriyoruz. 170 derecede ısıtılmış fırında 10-11 dk ( benimki 7-8 dk'da pişti) pişiriyoruz. İkinci tepsi daha çabuk pişecektir. İlk çıkardığınızda yumuşak olacaktır, 1-2 dk'da toparlar. 
Sonrasında ister süsleyin, ister sade bırakın, tadı gerçekten aynen mavi kutudaki gibi. 

* 7 fili hepimize şans getirsin diye fotoğraflamak istedik biz anne-kız.. En güzel filler elbette onun tatlı ellerinden çıktı. 
* Gönlünüzdeki tüm dileklerin hakkınızda hayırlı olmasını dilerim, fillerimiz de şansınızı arttırsın da arttırsınn ...

23 Nisan 2013 Salı

Bir Değişik Mantar



O kadar aceleye geldi ki fotoğraflarım, resme bakıp da bu ne yahuu bu yenir mi deseniz vallahi haklısınız. İlk yapışımda bu fotoğrafları yenileyeceğim. Ama kararlarınızı dış görünüşe göre değil de iç sesinize göre veriyorsanız tarifi bir okuyun derim. Kardeşimin bir arkadaşından aldığı, bana anlattığı anda uygulamaya karar verdiğim, mantar yemeyen diğer kardeşimin bile bayılarak yediği bir değişik mantar işte... Kuzum zaten mantara bayıldığı için her türlü mantarı afiyetle yer, bu türlü pişmişini de zevkle yedi... Belki şimdi amaaan böyle de mantar mı olur deyip geçeceksiniz, ama birgün iç sesiniz eğer ki yahu bir deneseydin belki sevecektin derse buyrun biz burdayız; bir değişik ama leziz bir mantarız...

Bu arada sevgili kardeşimin 2 tarifi burada yer almış olduğuna göre artık marifetli bir aşçı olma yolunda baya yol katetmiş olduğu da tescillendi. Laf aramızda onun ellerinden çıkan menemen'in hastasıyım. Eli lezzetli kardeşime sevgiler :)

Malzemeler:
1 pkt (400 gr) mantar ( dilimli de olur, siz de çok kalın olmayacak şekilde dilimleyebilirsiniz)
2 kırmızı biber ( kapya)
2 yumurta
Arzu ettiğiniz miktarda rendelenmiş kaşar
Tuz

Yapılışı:
Öncelikle menemen'e doğrar gibi doğradığımız biberleri ister zeytinyağında ister tereyağında çok yumuşamayacak şekilde biraz kavuruyoruz. Sonra yıkayıp doğradığımız mantarları ilave ediyoruz. Güzelce kavuruyoruz. Ağzı kapalı olursa güzel yumuşuyor, ama karıştırmayı unutmayalım. Mantarlarımız suyunu çekip iyice kavrulunca 2 yumurtayı çırparak ekliyoruz. Karıştıra karıştıra yediriyoruz. Yumurtalar pişmeye yakın rendelenmiş kaşarı serpiyoruz. Mümkünse sıcak servis ediyoruz.

* Vallahi benim de ilk tepkim olur mu yahu oldu. Sonra ne kaybederim ki dedim. İyi ki öyle demişim, pişirdiğim herkesten tam not aldı. Zevkle yendi. Tarifi istendi. Yumurta kayboluyor mantarların arasında. Kahvaltı için de akşam yemeğinde alternatif meze olarak da harika bir lezzet. 
*Mantarlar kıyafetleriyle karşılanıp lezzetleriyle uğurlanırlar :) Damağınızdan leziz bir tatla uğurlansın eğer bir şans verirseniz bu mantara :))

22 Nisan 2013 Pazartesi

Yoğun Kakaolu Nemli Kek


Bir kek yapsam, hem brownie gibi olsa hem sünger gibi... Kakaolu olsa ama kuru kuru olmasa... Ertesi gün tadı daha da muhteşem olsa, kalınca kuruyup tadı bozulmasa... Kafamda bu deli sorularla boğuşurken acemiaschi.blogspot.com 'da bu keki gördüm. Tamamdır dedim, aradığın kek budur. Yanılmamışım, çok teşekkür ediyorum kendisine... Yani yapıldığı gün de tadı muhteşem ama ertesi günü anlatamam, nemi daha da belirginleşiyor ve yemeye doyamıyorsunuz. En azından bir kere denenmeli. Bu kekin en önemli sırrı kaliteli ve dark kakao kullanmakmış, özellikle bunu belirtmiş blogun sahibesi İpek hanım. Yurt dışında yaşayanlar için Hershey's Dark Kakao, bizim için Dr Oetker Dark Kakao'yu önermiş. Kek kriziniz geldiğinde, hele de bol kakaolu, nemli nemli bir kek'e aşerdiğinizde bu keki mutlaka pişirin, pişman olmayacaksınız. 
Üstelik bu enfes keki sıvıyağ kullanarak pişirebiliyorsunuz. Tarifte alternatif olarak tereyağı da var ama ben de sıvıyağ kullandım ve nem konusunda muhteşem bir sonuç elde ettim. Mutfakta değişiklik iyidir diyorsanız hadi brownie yerine bi kerecik de böyle bir kek pişirelim.

Malzemeler:
Öncelikle tarifte cup ölçüsü var. 1 cup=240 ml=1 su bardağı diyelim

1. Grup:
1/2 cup hindistan cevizi
1 pkt karbonat
2 cup un
1,5 cup toz şeker
1 tutam tuz

Bu gruptaki malzemeleri güzelce harmanlıyoruz.

2. Grup:
1/2 cup sıvıyağ veya tereyağı (100 gr)
1 cup su
1/2 cup dark kakao (50 gr. Yani 1 pkt)
İsterseniz vanilya ama ben kullanmadım.

Bu gruptaki malzemeleri küçük bir sos tenceresinde karıştırarak ısıtıyoruz, asla kaynatmıyoruz.

3. Grup:
1/2 cup süt
2 yumurta

Bu gruptaki malzemeleri mikserle 1 dk, köpük köpük olana kadar çırpıyoruz.

Kuru karışıma yani 1. Gruba önce 2. Grup malzemelerini sonra 3. Grup malzemelerini ekleyip mikserle 2 dk çırpıyoruz. Ölçü 22 cm'lik kalıba göre verilmiş, ben büyük kare borcam kullandım. Ve hafif yağladım. 170-175 derecede ısıtılmış fırında 30-35 dk pişiriyoruz. 

Hayatımda ilk defa bu kekte kekimin üstü tuhaf şekillerde kabardı. Muhtemelen benim yanlış yaptığım bir şeyden dolayı olmuştur diye düşündüğümden üstünde durmadım, çünkü lezzeti gerçekten muhteşemdi. Siz de böyle birşey yaşarsanız kekin özelliği demektir. Lezzetiyle bunu kapatacak dert etmeyin..

* Beklemek güzeldir, daha da lezzetlenecekse kekler... Beklediğiniz herşey umarım beklediğinize değer :)))

21 Nisan 2013 Pazar

Kırpık



Pazar kahvaltılarına en çok yakışan şeylerin başında mis gibi puf puf ev yapımı poğaçalar geliyor. Bugün biraz uykuya yenilip geç kalkınca alelacele yapmış olsam da lezzeti gerçekten çok başarılı oldu. Tarif Lezzet dergisinin arada çıkardığı Şımartan Tatlar serisinin bu ayki ilavesi Ekmekler, börekler, poğaçalar kitabından. Gerçekten her evde bulunması gereken başucu kitaplarından. Diğer tariflerden gözüme kestirip denemek istediğim çok şey var. Meraklısıysanız mutlaka edinin. Malum uzunca bir zamandır eve dışardan ekmek almıyorum. Ekmeksiz bir evin pazar kahvaltısına da illaki ya ev ekmeği, ya ev poğaçası, yada bir pişi yakışırdı. Bazılarını sade bırakarak sandviç ekmeği kıvamında reçelle de yenilecek güzel bir alternatif olarak yakıştı kahvaltımıza bu kırpıklar. Bekleme süresinin kısalığıyla uykucu anneyi kurtardı... Mutluluğun rengi, kokusu, tarifi var ya; bir de günü olsaydı sanırım cumartesi yada pazar olurdu o gün... Yani haftasonu... Haftasonu kahvaltıları da sıradan şeylerle geçiştirilemeyecek kadar özel olmalı değil mi? Geç kaldığınızı düşündüğünüz zamanlarda bile kısa sürede kotarılabilecek bunca alternatif varken haftasonunu özel bir kahvaltısız geçirmeyin derim. Haydi uykulu gözlerle bile yapabileceğiniz pufidik kırpıkları yoğurma zamanı...

Malzemeler:
1 su bardağı ayçiçek yağı ( zeytinyağı kullandım)
4,5 su bardağı un ( bana 4 bardağa yakını yetti)
1 su bardağı ılık su
1 pkt kuru maya (10 gr)
1 çorba kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
400 gr rendelenmiş beyaz peynir ( kaşar kullandım)
1/2 demet maydanoz
1 yumurta sarısı ( ben beyazıyla kuzuya beze yapıcam, siz isterseniz hamura ilave edin)

Yapılışı:
Unu derin bir kaba eleyip maya, tuz ve şekerle harmanlıyoruz. Su ve yağı ilave edip elimize yapışmayan, yumuşacık bir hamur yoğuruyoruz. Bu tip hamurlarda ne kadar uzun süre yoğurursanız o kadar başarılı bir hamur elde edersiniz. Üzerini örterek ılık bir yerde 30 dk bekletiyoruz. Sonra hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp muntazam yuvarlaklar yapıyoruz. Ilık bir yerde 20 dk daha bekletiyoruz. Üzerine yumurta sarısı sürerek 170 derecede ısıtılmış fırında 20-25 dk kızarana kadar pişiriyoruz. ( Yumurta sarısına 1-2 damla zeytinyağı eklerseniz çok güzel kızarıyor)

Sıcakken bıçakla tam koparmadan 2'ye kesiyoruz. Arasına peyniri dışarı da taşacak şekilde bolca koyuyoruz. Taşan kısmı ince kıyılmış maydanoza bulayarak servis ediyoruz.

* Her gününüz pazar özeniyle donatılmış sofralarda keyifle geçsin :))

19 Nisan 2013 Cuma

Fougasse


Bu kez genleriyle oynamadan gayet fransız bir ekmek pişirebildim. Fransayla ilgili benim güzel anılarım var, her zaman zevkle gidip havasını zevkle soluyorum. Fransızca öğrenmek gibi güzel bir şansım da oldu, daha ne isterim. Bu fransızca aşkım genlerimle kızıma da geçti sanırım. Sürekli anne fransızca konuşalım diye tutturması çok hoşuma gidiyor. Laf aramızda Fransa'da fransızca konuşmak çok havalı bir şey... Dilleri konusunda son derece milliyetçi olan fransızlar, fransızca konuşulmasını baya takdir ediyorlar. 
Bu ekmek, kirkfirinekmek.com 'dan öğrendiğime göre Fransa'nın güneyindeki Provence yöresine ait bir ekmekmiş. Özelliği, yaprak formunda, üzerine dekoratif kesikler atılarak pişirilmesi. Oraya ait çeşitli kurutulmuş otlarla pişirilebildiği gibi böyle sade de olabiliyormuş.  Ben kendimce biraz deniz tuzu serpiştirdim. Çok yakışıyor böyle yassı ekmeklere.. Beni bu muhteşemmm ekmeklerle tanıştırdığı için bu sitede emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum yine... 
Sofranızı bu kibar fransızla taçlandırın mutlaka. Lezzetine doyamayacaksınız. Yapması da keyifli ve kolay.. Sanırım bundan sonra dışardan ekmek alamıycam.. Öyle kolay ve lezzetli oluyor ki bu ekmekler, kızım okuldan geldiğinde önce muhteşemmm kokusuyla karşılıyor onu, sonra sarıp sarmaladığım örtülerin arasında hazineyi buluyor ve illa ki ucundan bi minik koparıyor :)
Eh bu kadar bahsettik, hadi artık yapalım :)

Malzemeler:
3 su bardağı beyaz un
1 silme tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı kuru maya
1 su bardağı oda sıcaklığında su

Yapılışı:
Tüm bu ekmekleri ben mikserle yoğuruyorum, böyle yaptığımızda daha çabuk kıvamlanıyor. Elde de yapılabilir elbette, sadece daha uzun yoğurmanız gerekir o kadar.
Mikser kabına un, tuz ve mayayı alıyoruz. Şöyle bir harmanlıyoruz. Suyu ekleyerek 5-7 dk yoğuruyoruz. ( elde 10 dk) Yumuşak, kolayca şekil alan, ele yapışmayan bir hamur elde etmeliyiz. Unun markasına göre bazen un - su oranı küçük farklılıklar gösterebiliyor, gereken ilaveyi azar azar yapalım. Üzerini kapatarak 1-2 saat mayalandırıyoruz. 
Sonra yağlı kağıt serip hafif unladığımız fırın tepsisine hamurumuzu son kez şöyle bir yoğurup alıyoruz. Elimizle yaprak formu vermeye çalışarak 1 cm kalınlığında bastırarak inceltiyoruz. İsterseniz yuvarlak veya kare de yapabilirsiniz. Yaprağın damarlarını temsil edecek 2'şer veya 3'er kesik atıyoruz ekmeğimizin her iki yanına. Ellerimizi iyice yağlayarak bu kesikleri biraz büyütüyoruz. Yapacağımız 2. mayalanma sonrasında biraz küçülecek bu kesikler. Ben üzerine de zeytinyağı sürdüm. 30 dk daha ılık yerde mayalandırıyoruz. İsterseniz benim yaptığım gibi biraz deniz tuzu serpebilirsiniz. 
Benim fırınımla asla deneyemeyeceğim bir sıcaklık olan 250 derece yerine 180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirdim. Çıkar çıkmaz her zaman yaptığım gibi güzelce sardım, sarmaladım. 

* Voila güzel fransızımız tüm zerafetiyle karşınızda.. Mutlaka deneyin derim. Dünyanın tüm güzel renkleri soframıza ve hayatımıza rengarenk yağsın... 

Kıymalı Kumpir


Kumpir sever misiniz? Ben de seviyorum, ama artık dışarda o kadar lezzetsiz yapıyorlar ki içimden hiç yemek gelmiyor. Konserve mantarı, lezzetsiz sosisleri dolduruyorlar. Zaten şu son olaylardan sonra sosis, sucuktan iyice kaçınır olduk. Aslında böyle bir yemek yapmak değildi ilk başta amacım, bir püre ve köfte yaparım diyorken kendimi bu yemeği yaparken buldum. Belki daha önce yapanlar olmuştur, ben tamamen doğaçlama şekilde yaptım, neyse ki blogger'lık iyice kanıma işledi de herşeye "ölçülü" bir gözle bakar oldum. Lezzet olarak o suni tatlı kumpirlerden çok üstün olduğunu söyleyebilirim. Sucuk ve sosis de içermediği için sağlıklı. Daha önce aynı mantıkla küçük fırın kaplarında bildiğimiz kumpiri denemiştim. Çok da güzel olmuştu, lakin o zaman bir blogum yoktu :) Bugünse söylediğim gibi neye niyet neye kısmet misali bambaşka bir yemek yapacakken ortaya bu çıkıverdi. 
Yani neymiş, kısmetten öteye köy yokmuş, sen planlar yaparken hayat senin ellerinden bambaşka birşey ortaya çıkarıverirmiş. Sonuç şahane olabilirmiş, çocuklar bayıla bayıla yermiş, anneler buna çok sevinirmiş, tarifini çabucak paylaşmak isterlermiş :)

Malzemeler:
5-6 orta boy patates ( çok iri olmasın)
Zeytinyağı, tuz, karabiber

Patatesleri tuzlu suda haşlıyoruz. Henüz sıcakken mümkünse elde eziyoruz patatesleri. Hafif pütürler gelebilir, siz pürüzsüz bir karışım isterseniz blender kullanabilirsiniz ama baştan uyarayım, son derece yapış yapış bir patatesiniz olur o zaman.
İçine tuz, biraz zeytinyağı, isterseniz biraz karabiber ve kaşar rendesi ilave edip karıştırıyoruz. Yağlanmış küçük kare bir fırın kabına bu karışımı yayıyoruz. 

Üzeri için:
200 gr kıyma
1 orta boy soğan ( yemeklik küçük küçük doğranmış)
1 küçük yeşil biber ( ince doğranmış)
Tuz, karabiber
Rendelenmiş kaşar
1 küçük boy havuç ( rendelenmiş)

Kıymayı biraz zeytinyağında çeviriyoruz. Rengi dönünce soğan ve biberi ekliyoruz. Rendelenmiş havucu ekliyoruz. Tuzunu ve karabiberini ayarladıktan sonra arada karıştırmak suretiyle ağzı kapalı olarak pişiriyoruz.

Fırın kabındaki patates püresinin üzerine bu kıymalı harcı güzelce yayarak rendelenmiş kaşar serpiyoruz. 180 derecede kaşarlar eriyene kadar fırınlıyoruz. Sonrasında dilimleyerek servis yapıyoruz.

*Bu ölçüler 2-3 kişiliktir. Önüne bir çorba isteyebilir...

*Hayatın sürprizleri beklemediğiniz yerlerden de gelse umarım sonuç hep yüzünüzü gülümsetecek kadar tatlı olsun :)

18 Nisan 2013 Perşembe

Turkish Baget


Gayet ince gayet fransız bir baget yapmak için çıktım yola. Ancak bizim fransız bu topraklarda biraz kilo alıp tombul bir turkish somuna dönüştü :) Yani ben beceremedim demiyorum, suç topraklarımızın :) Evde bu aralar türlü türlü ekmek dener oldum, en son ne zaman eve dışardan ekmek aldığımı hatırlamıyorum yani o kadar! Ev ekmeklerinin kabuğu o kadar ince ki kuzum sorunsuz yiyebiliyor, ee tadına da bayılıyor. Yapmam mı ben o zaman her ekmeği evde? Hazır muhteşem bir site olan kirkfirinekmek.com 'u da keşfetmişim, durduramıyorum kendimi. Nasıl güzel herşey anlatamam. İnceleyin, kendinizden geçin. Bu ekmeğin de asıl olması gereken halini orada görün, katlanma aşamaları da orada resimleriyle mevcut. Lezzeti kesinlikle muhteşem, evde yapılmış tertemiz, sağlıklı, mis kokulu bir ekmek... Ben 3 baget bize fazla gelir diye yarım ölçü denediğim için muhtemelen böyle tombul bir ekmeğim oldu. Siz tam ölçüden 3 baget yapın kalabalık bir aileyseniz. Ertesi gün de yumuşacık kalıyor çünkü. Ekmek kokusuyla ilgili düşüncelerimi zaten biliyorsunuz, daha önce dile getirmiştim. Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı demiş ya Cemal Süreya, buna katılmamak elde değil, bunun yanısıra ekmek kokusunun da mutlulukla bir ilgisi olmalı. Hayatınızda en az bir kez bu mutluluğu yaşayın ve yaşatın...

Malzemeler:
5 su bardağı un
1,5 tatlı kaşığı kuru maya
1 tatlı kaşığı tuz
2 su bardağı oda sıcaklığında su

Yapılışı:
Un, tuz ve mayayı mikser kabında harmanlıyoruz. Sonra suyu ekleyerek 5 dk mikserin hamur yoğurma aparatıyla yoğuruyoruz. Ben bu işlemi kitchenaid ile yapıyorum. Normal mikserle de olur. Elde de yoğurabilirsiniz, 7 dk güzelce yoğurup 3 dakika da hamuru tezgaha vura vura yoğurmanız gerekir o zaman.
Yumuşak, pürüzsüz, dokunduğu yere hafif yapışan bir hamur elde etmeliyiz. Hamuru yağlanmış bir kaba alıp üzerini örterek 1 saat oda sıcaklığında mayalandırıyoruz. Sonra bu hamuru 3'e bölüyoruz. Her bir parçayı unlanmış zeminde nazik hareketlerle yanlarından çekiştirerek biraz açıyoruz. Sonra zarf şeklinde katlıyoruz. Yani önce bir kenarını yarısına kadar katlayıp diğer kenarını üzerine kapatıyoruz. Bu zarfı rulo yapar gibi 2-3 parmak içeri kapatıyoruz. Elimizin ayasıyla sadece bu kapatma yerine bastırıyoruz. Sonra tekrar kıvırıp rulomuzu tamamlıyoruz. Yine nazik hareketlerle çekiştirerek 30-35 cm uzatıyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye 10'ar cm aralıklarla yerleştiriyoruz. 30 dk daha mayalandırıyoruz. Fırınımızı 180 derecede ısıtıp ısıya dayanıklı bir kapta 1/2 bardak kaynar su koyuyoruz alt kısmına. Ekmeği fırına vermeden 10 dk önce yapmalıyız bunu.
Bagetimizin üzerine keskin bir bıçakla verev 3 çizik atıyoruz. Ben biraz zeytinyağı sürdüm ekmeğimin üzerine. Daha sonra kızarana kadar pişirip temiz mutfak örtüsüyle sarıp sarmalıyoruz. 

*Bu kadar anlattığıma bakmayın, gerçekten çok kolay yapıcaksınız. Kokusuyla mest olacaksınız. Size de üç baget çok gelirse benim gibi yarım ölçü yapın ve tombul bir turkish bagetiniz olsun :) 
*Fransız bagetini bile kendi iklimine dönüştüren şahane ülkemizde yaşadığımız için çok şanslıyız. ( Hayır beceriksizliğime kulp takmıyorum ;) tamamen bu toprakların büyüsü o).
Toprağınızda sağlam köklerinizin olmasını diliyorum :)

Zeytinyağlı İç Bakla


Sevmeyeni daha çok olan bir sebze daha... Oysa ne kadar şifalı... Kansere yakalanma riskini azaltan, insülin seviyesini düzenleyen, kötü kolesterolü düşüren bir şifa deposu. Neden sevilmediğini pek anlayamasam da kızımla beraber zevkle yiyebildiğim bir sebze olduğu için  buraya da en taze haliyle gelsin istedim. Tazesi ayrı lezzetli, bu içi ayrı... Bazen bazı sebzeleri ne kadar da zevkle yiyoruz, canımız çeke çeke... Belki de vücudumuzu dinlemek lazım ara sıra, neye ihtiyacı varsa ona yönlendirebiliyor bizi... En çok sevdiğiniz sebzeleri bile bazen gözünüz görmek istemeyebilirken hep kaçındığınız kimi sebzeleri zevkle yerken bulabilirsiniz kendinizi. Benim favayla böyle bir ilişkim var mesela. Çok nadir olarak muhteşem yapılmışına denk geldiğimde zevkle yerken genelde tercih etmiyorum pek. Baklaya bayılırken üstelik... Ne kadar tuhaf bir varlık insanoğlu değil mi? Baştan ayağa çelişkiler yumağı... Hayatta yapmam dediğiniz her şeyi günün birinde yapabilirsiniz. Ne yiyip ne içtiğimiz kadar ağzımızdan çıkanlara da dikkat etmek gerek. İçimizi sadece yediklerimizle temiz tutamayız çünkü, içimizin her daim tertemiz kalması için fazlalıklardan arınıp gereksiz yükleri taşımaktan vazgeçebilmeliyiz. Sonrası için bahara sebzeli başlangıcımıza devam edip baklamızı pişirelim :)

Malzemeler:
1/2 kg taze iç bakla
1 soğan
1 yemek kaşığı un
1 limon
3 su bardağı su
1/2 demet dereotu
1 tatlı kaşığı toz şeker

Yapılışı:
Soğanı minik, yemeklik doğruyoruz. Zeytinyağında biraz kavuruyoruz. Yıkanmış baklamızı ekleyerek ikisini biraz çeviriyoruz. Un, limon suyu ve suyu çırpıp pürüzsüzleştiriyoruz. Baklaların üzerine gezdirip, şekerini serpiştiriyoruz. Düdüklüde işareti çıktıktan sonra 15 dk, yada tencerede baklalar iyice yumuşayana kadar pişiriyoruz. Tencerede pişirirseniz su azaldığında baklalar hala pişmemişse su ilavesi yapabilirsiniz. Piştikten sonra servisten önce ince kıyılmış dereotu serpiyoruz. 

* Dilinizden daima keşkesiz cümleler çıkmasını dilerim. Hayatınızdan ve sofranızdan 
"İYİKİ" ler hiç eksik olmasın. Ve birgün iyiki bu yemeği yaptım diyin :)



17 Nisan 2013 Çarşamba

Zeytinyağlı Enginar



Tam mevsimindeyken tadına doyulmayan enginarr... Kılçıklanmadan her fırsatta kah etli kah zeytinyağlı pişiriyorum. Kuzum sevmese de fiyatı bir türlü düşmese de vazgeçemiyorum. Her türlü sebzenin bolca bulunduğu bir şehirde yaşayan şanslı insanlardanız. Biz küçükken enginar var mıydı hiç hatırlamıyorum, çünkü evimizde hiç pişmedi. İzmir'de sevdiğim, zevkten bayılarak tükettiğim bir sebze. Neler neler yapılıyor enginarla, ne şifalar saklı her bir zerresinde. Pazarda atılan yaprakları, sapları bile aslında çok kıymetli. Yaprağından çay yapıp içenler var bildiğim kadarıyla. Bembeyazlığı çok narin, o yüzden limonlu suda bekletip çabucak pişirmek, kapağını hemen açmadan tenceresinde soğutmak gerekiyor. Ben düdüklüde pişiriyorum, sadece 10 dakika. Hem daha vitaminli pişiyor hem daha çabuk. Daha önce de bahsettiğim gibi bir fissler aşığı olarak mümkün olan herşeyi çabucak düdüklümde pişiriyorum ve lezzetine doyamıyorum. Bahar kokuları büyük bir zevkle tarif eklediğim blogumu da doldursun diye sizinle paylaşmak istedim. Siz de mutfağınıza baharı enginarla getirmek isterseniz buyrun benim pratik enginarıma:

Malzemeler:
6 çanak enginar
1 soğan
1 orta boy patates ( minik küpler halinde doğranmış)
2 küçük havuç ( minik küpler halinde doğranmış)
1 avuç taze bezelye
1 limon
2 bardak su
Tuz
1 çorba kaşığı un

Yapılışı:
Tenceremize zeytinyağı ve soğan, patates, bezelye, havucu alıp 1-2 dk çeviriyoruz. 1 limon sıktığımız suda yıkanmış enginarlarımızı bekletiyoruz. Sonra dikkatlice tenceremize enginarlarımızı çanaklarına sebzeleri doldurarak yerleştiriyoruz.
Unu enginarı beklettiğimiz sudan 2 bardak alarak tuz ilavesiyle çırpıyoruz ve pürüzsüz hale getiriyoruz. Tenceredeki enginarların üzerine gezdiriyoruz. Mümkün olduğunca bu sosun içinde kalsın enginarlar, o yüzden geniş bir tencere kullanın. Sonra düdüklümüzü kapatıp işareti çıktıktan sonra 10 dk pişiriyoruz. ( lütfen siz kullandığınız markaya göre ayarlayın, bu fissler için geçerlidir). Kapağını açmayarak tencerede soğutuyoruz. 
Ben bu tip düdüklüde pişirdiğim yemekleri, kapağını açtıktan sonra 1 müddet ağzı açık olarak kaynatıyorum. Böylece suyu helmelenip kaymaklaşıyor, tavsiye ederim. Bu küçük mutfak sırrımı da sizinle paylaştıktan sonra artık çatalları enginara daldırmalı...

*Muhteşem bir görüntü için bazen çok az çaba sarfetmek yeterlidir. Hayatınızdaki tüm mucizeler de çaba harcamanıza gerek kalmaksızın sizi bulsun :)


16 Nisan 2013 Salı

Eğlenceli Atıştırmalıklar


Çocuklar için kaynayan tencerelerin kalbinde olduğu bir mutfağınız varsa bugün biraz eğlenme vakti :) İster birlikte eğlenin, ister onlar gelmeden sürprizlerinizi hazırlayın. Eminim siz de beğenerek yiyeceksiniz. Fikirler tatlı mı tatlı, baştan uyarayım... Ama çocuğunuzu ara sıra da olsa bu tatlı keyiflerden mahrum bırakmıyorsanız en azından sizin ellerinizden çıkmış olanlarını yesinler bu seferlik... Sahip olup dolaplarıma sığdıramadığım onca mutfak eşyam varken kızımın oyuncaklarının burada gülümseme sebebi elbetteki bu tatlı atıştırmalıkları rengarenk sunup kızımı daha da mutlu edebilmek. Hayatımızdaki  kıymetlilerimiz için arada azıcık yorulsak inanın hiçbir şey kaybetmeyiz. Haydi mutfakta oyun vakti:)
Çikolatalı yufkaların tarifi Jale Balcı'nın Aperatif Menüler kitabından. Tüm kitaplarına bayılıyorumm. Tavsiyemdir.
Portakal şekerlemeleri ise yeni keşfettiğim kevserinmutfagi.com 'dan. İlk fırsatta inceleyin, harika bir site. Teşekkürler Kevser Hanım, muhteşem fikirlerle dolu bir siteniz var.

Çikolatalı çıtır yufkalar:

Malzemeler:
2 yufka (ben 1 yufka kullandım, 2 tepsi çıtır yufka elde ettim)
100 gr ince kıyılmış veya rendelenmiş çikolata ( ben damla çikolata kullandım ama bence kıyılmış çikolata daha güzel eriyeceği için onunla yapın)

Yapılışı:
Yufkalarımızı 15 cm genişliğinde parçalar halinde kesiyoruz. Yani 5 parmak eninde. Boyları bana fazla uzun geldiği için bu parçaları bir de ortadan kestim. Bir kenarına çikolataları ince uzun serpiyoruz. Sıkı bir şekilde rulo yapıyoruz. Rulonun sonundaki kısmı suyla ıslatarak yapıştırıyoruz.
180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz. Ben kalan parçaları da kare ve üçgen şekillerde kesek ortasına çikolata koyup kenarlarını yine suyla kapattım. Bir nevi çikolatalı cips yapmış oluyoruz. Bu cipslerin lavaştan yapılanları da zeytin ezmesiyle yapılanları da muhteşem oluyor. En yakın zamanda burada size gülümsemelerini umuyorum.

Portakal şekerlemesi:
Malzemeler:
2 portakalın kabuğu
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı su
Üzeri için tozşeker

Yapılışı:
Portakalın kabuklarını elimizden geldiğince beyaz kısımlarını almamaya çalışarak soyuyoruz. Ben kalan portakalı kızıma kahvaltısı için sıktım.
Bu kabukları ince uzun şeritler halinde kesiyoruz. Üzerini geçecek kadar su koyup 1 taşım kaynatarak bu suyu döküyoruz. Sonra yine üzerini geçecek kadar su koyup kaynatıyoruz ve suyunu yeniden döküyoruz. En son 1 bardak şeker ve 1 bardak suyla küçük bir tencereye alarak şeker eriyene kadar karıştırmak suretiyle pişirmeye başlıyoruz. Piştikçe suyu kıvamlanıp azalacak. Arada muhakkak karıştırın. Suyu artık ağdalı bir hal almaya başlayınca süzüyoruz. 1 tabağa döktüğümüz toz şekere bulayarak dinlenmeye alıyoruz. Sonra afiyetle yiyebiliriz. 

*Mutfağınızın da hayatınızın da tadı tuzu hep yerinde olsun :)





Çıtır Kabak Kızartması


Kabak altın tepside sunulsa yemeyecek insanlar var öyle değil mi? Bu kabağın, kerevizin, karnıbaharın, pırasanın çilesi nedir yani, ne çekti be bu sebzecikler... :) Neyse ki biz anne-kız her türlüsünü seviyoruz bu sebzelerin, bizden çekmediler yani.. Tarif Natali Gökyay'ın "Natali" kitabından. Daha önce de gece gündüz keki olarak yayınladığım kekin de kaynağı... Ne diyeyim, bayılıyorum bu kitaba... Sırf tariflere değil, anılara da... Bu kitabı kurcalarken hep dikkatimi çeken ama hiç denemediğim bu kabakları artık denemiş bulunuyorum. Bir daha sade kabak kızartmasını nasıl yerim bilmiyorum. Kitapta da yazdığı gibi altı üstü kabak kızartması deyip geçmeyin. Yapılışı da lezzeti de gerçekten çok özel. Dışı tıpkı bir börek yada balık gibi çıtır çıtır, içi ise sulu ve yumuşak.. Benim masamda mezeler sınıfında olsa da bence ana yemek bile olur, o kadar yani. 
Sevmiyorsanız kabağı, aman da böyle yiyin tadına doyamazsınız filan diyemiycem, kar etmez biliyorum.. Ama azıcık bile seviyorsanız emin olun böyle denemekle çok şey kazanacaksınız. Kabaktan tavşan çıkarmaya hazırsanız haydi mutfağa:

Malzemeler:
4-5 orta boy kabak ( benimkiler orta boydan biraz daha küçüktüler)
2 su bardağı un ( bana 1 su bardağı yetti)
1 silme tatlı kaşığı tuz

Kızartmak için:
1 su bardağı ayçiçek yağı 

Yapılışı:
Kabakları soyuyoruz. Yarım santim kalınlığında enlemesine kesiyoruz. Eğer boyları çok uzunsa ortadan keserek kısaltabilirsiniz. Yayvan bir tabakta un ve tuzu karıştırıyoruz. 2 kase de su hazırlıyoruz. Kabakları önce suya, sonra unlu karışıma, sonra tekrar suya tek tek batırıp çıkarıyoruz.( Evet yanlış okumadınız, aynen böyle yapıyoruz. Ben de kendimi bu tarifte bir hata olduğuna inandırmıştım, ama yok! Kabaklar sudan çıkınca patlayıp çatlamadan gayet güzel kızarıyorlar yağda. Sanırım bu çekilde hem unu sabitliyoruz hem nemi..) 2. Su kasesinden çıkan kabakları kızgın yağda önlü arkalı kızartıyoruz. Kağıt havlu üzerine çıkarıp sıcak servis ediyoruz. 

*Genelde sofrada yemeğini asla sıcak yiyemeyen kişidir "anne", Natali de bu kabakları hiç annesiyle yediğini hatırlamadığını yazmış kitaba, sıcak sıcak yiyin diyerek onun kızartmaya devam ettiğini ve en son kalan birkaç parçayı yiyebildiğini.. Ama bunu son derece keyifle yaptığını... Anneler yedirmekten, yemekten aldıklarından çok daha fazla keyif alıyorlar..

* Sırf bu cümle için, ilk kızarttıklarımı kızımla birlikte hüplettik, ben de bir yemeği kızımla beraber sıcak sıcak yemiş oldum... Kızartırken ağzımıza attığımız keyifli lokmaların tadı bir başka sanki.. En azından ben öyle umdum... Tatlı bir an kızımın belleğinde tatlı bir iz bırakır belki diyerek.....


14 Nisan 2013 Pazar

Focaccia

Sırf sabah uyandığımızda miss kokusuyla hazır olsun diye gecenin 2 buçuğuna kadar bekleyerek pişirdiğim focacciam.. Zahmetime değdi mi? Kesinlikle! Pizzanın atası olarak da adlandırılan nefis İtalyan yassı ekmeği... Pizzanın atasıyla benim fotoğrafımı elbette bağdaştıramayabilirsiniz. Çünkü normalde üstüne biberiye, domates,zeytin, kuru domates gibi çeşitli sebzelerin döşenerek pişirildiği bir ekmek. Ama gece gece tatsız olduğuna karar verince marmelata dönüştürmeye karar verdiğimiz iri çileklerimizi kahvaltıda yemeye can attığımız için ben sade bir focaccia pişirdim ve üzerine yalnızca deniz tuzuyla susam ekledim. Böyle de harika oldu. Ama kesinlikle bir dahakine üstü kalabalık bir ekmek yapmayı planlıyorum. Ekmek kokusuna uyanmak güzel de ekmek kokusuyla uyumak ciddi sabır işiymiş anladım.. Şeytan o sıcacık ekmeği otur ye dediyse de ona zorlukla da olsa kulak asmadım ve güzel ekmeğimi sarıp sarmalayarak sabahı bekledim. İzmir'de zaten hava azıcık güzel oldu mu açılan balkon sezonunu da bu ekmeklerin kraliçe oldukları bir bahar sofrasıyla açmış olduk.. Tarif www.kirkfirinekmek.com 'dan. Muhteşem bir site, diğer tarifleri denemek için sabırsızlanıyorum. Emeği geçenlerin ellerine sağlık..
Elbette sıcacık bir ramazan pidesinin yerini tutamaz ama yine de sofranızda bu leziz İtalyan'a yer vermek isterseniz elimizin hamuruyla mutfaktayız...

Malzemeler:
3 su bardağı beyaz un (benim yarım bardağa yakın fazladan eklemem gerekti)
1 tatlı kaşığı kuru maya
3/4 tatlı kaşığı tuz
1 su bardağı su
3-4 çorba kaşığı zeytinyağı ( ben 4 yemek kaşığı ekledim)
3 çorba kaşığı süt

Üzerine:
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı kuru fesleğen ( ben kullanmadım)
1 tutam deniz tuzu

Yapılışı:
Un, maya ve tuzu mikser kabına alıp alt üst ediyoruz. Oda sıcaklığındaki su, süt ve yağı ekleyerek 6-7 dk mikserin hamur yoğurma aparatıyla yoğuruyoruz. Elde yaparsanız en az 10 dk yoğurmanız gerekir. Yumuşak, kolay şekil alan, ele yapışmayan bir hamur elde etmeliyiz. Üzerini kapatarak ılık bir ortamda 1-2 saat mayalanmaya bırakıyoruz. Bu sürenin sonunda hamurumuz kabararak 2 katına çıkmış oluyor.
Sonra iyice unlanmış ( ben yağlı kağıt da koydum öyle unladım) fırın tepsisine alarak ellerimizi de gerektikçe unlamak suretiyle hamurumuza 1 cm kalınlığında yuvarlak veya oval şekil veriyoruz. Yeniden 30 dk ılık bir yerde mayalandırıyoruz. Sonrasında parmak uçlarımızla hamurda derin izler oluşturuyoruz. Parmak uçlarımızı batırıp çıkarıyoruz yani. Üzerine 1 yemek kaşığı zeytinyağını fırçayla sürüp istediğimiz malzemeyi döşüyoruz. Benim yaptığım gibi yapmak isterseniz deniz tuzu ve susam serpiştirin.Benim fırınım çok çabuk pişirdiği için tarifteki 230 derecede ısıtılmış fırın ölçüsünü kullanmadım. 180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirdim. Sonrasında ekmeğimi mutfak bezine sararak sabahı zor ettim :)

* Dünyanın en güzel keyifleri için mutlulukla uyanan 2 kişi yeter :))
*Balkonlar keyif içindir, bu keyfi es geçmeyinnn....



13 Nisan 2013 Cumartesi

Alman Pastası



Bu pastanın adı neden Alman Pastası bilen varsa beni de hayrına bilgilendirsin, çünkü mantıklı bir neden bulamadım. Evet Almanların meyve ağırlıklı tatlıları meşhur ama bunda meyve de yok... Vikipedi bile lal oldu yani o derece!! 
Bu tarif çok sevdiğim eski komşularımdan Feriha Abla'ya ait. Toplantılarımızda size ne yapayım diye sorduğu vakit hepimizin şiddetle Alman Pastasıııı diye diretmesi boşuna değil yanii. Tüm bloglarda şahane tarifler var, sırf fotoğrafa bakınca bile insanın ağzının suları akıyor. Bu işi gerçekten hakkıyla yapanları tenzih ederek bazen fotoğraftaki neticeyi elde etmek için çıktığımız yolun hüsranla sonuçlandığını söylemek isterim. Sebebi belki de bizim yeteneksizliğimizdir bilmiyorum ama bu tarif hayatın içinden.. Gözümüzle görüp bizzat tattığımız, defalarca denediğimiz cinslerden. Sonuçta olması gereken neticeyi bizzat görmüş olduğumuz tarifler daima başarılı olur, ilk denemede olmasa bile illa ki sonrasında olur. Tam bir tarif defteri tarifi yani :) Bazen Alman Pastasının mayalı versiyonlarını görüyorum, görüntüsü şahane, lezzeti de öyledir muhtemelen. Ben henüz denemedim. Kremalı olmasına rağmen yediğinizde ağır gelmiyor. 
Kek hamuruna yarım limon kabuğu rendesi koyuyorum  Feriha Ablamdan öğrendiğim gibi, tatlı bir hafiflik katıyor lezzetine ama istemezseniz koymayabilirsiniz.
Keki ortadan 2'ye kesmek de korkutmasın gözünüzü, bıçağı aynı yönde sistematik şekilde kullanmak yeterli gelir. Baharı Alman Pastasıyla kutluyoruuzz hadi işe koyulalım..

Malzemeler:
2 yumurta
2 çay bardağı şeker
3 çay bardağı un
1 çay bardağı yoğurt
125 gr eritilmiş margarin yada tereyağı
1 silme tatlı kaşığı karbonat
1/2 limon kabuğu rendesi (isteğe bağlı)

Kreması için:
1/2 kg süt
3 dolu çorba kaşığı un
1 çay bardağı toz şeker
Ateşten alınca bıçağın ucuyla tereyağı yada margarin ( yaklaşık 1 tatlı kaşığı yani)

Yapılışı:
Öncelikle kremamızı hazırlıyoruz. Şeker ve unu kuru kuru karıştırıp soğuk halde sütü azar azar el çırpıcısı yardımıyla ekliyoruz. Tenceremizi ateşe koyup karıştıra karıştıra pişiriyoruz. İyice koyulaşınca altını kapatıp yağı ekliyoruz ve eriyene kadar karıştırıyoruz. Arada kabuk tutmasını önlemek adına karıştırmayı unutmayarak soğumaya bırakıyoruz.
Kek için yumurta ve şekeri beyazlaşana kadar çırpıyoruz. Yağ ve yoğurdu ekleyip yine çırpıyoruz. Un, karbonat ve limon kabuğu rendesini de ilave edip düşük hızda yeniden karıştırıyoruz. Tabanına yağlı kağıt serilip kenarları da hafifçe yağlanmış 22 cm'lik kelepçeli kalıba hamuru boşaltıp 150-160 derecede ısıtılmış fırında kızarana dek pişiriyoruz. 
Fırından çıkınca üzerini örtüp hafif ılınmaya bırakıyoruz. Kekimizi henüz ılıkken ortadan 2'ye kesiyoruz. 
Kremamızı mikserle biraz çırparak canlandırıyoruz.
Kekin arasına kremamızı yayıyoruz. Diğer parçasını da üzerine kapatıyoruz. Soğuyunca buzdolabında dinlenmeye alıyoruz. Servis yapmadan önce üzerine bol pudra şekeri eliyoruz.

* Bir tarifin ustası olabilmek çok kıymetli bence. Ellerinizden çıkmış bir lezzetin sizinle özdeşleşip bu şekilde istenmesi de.. Sevgiyle, özenle yaptığınız her lezzetin sizin ellerinizden şiddetle talep edilmesini diliyorum.
*Neriman Ablanın kısırı, Özlem Ablanın brownie'si, Feriha Ablanın Alman Pastası... Tüm bu leziz tariflerle aslında mutlu anıları da kaydediyoruz tarif defterlerimize, ne mutlu...

Betty Style Semizotu Salatası


Semizotu artık tezgahlarda yerini almaya başladı, baharın gelişi ne kadar da rengarenk öyle değil mi? Sadece içimizi değil dışarıdaki dünyayı da renklendiriyor bahar... Semizotu salataları benim bahar-yaz favorilerim arasındadır. Muhteşem salataları hep sofradaki en güzel yemekleri bile gölgede bırakan anneciğimin lezzetine henüz ulaşamasam da ben de onun gibi salata yaparken katıp karıştırmayı seviyorum. Bu salata da böyle bir katıp karıştırma esnasında ortaya çıktı ve yiyen herkes tarafından çok beğenildi.. Bu durumda ben de artık bunu bir ölçülendireyim dedim. Tamamen doğaçlama ortaya çıkan bu salatayı belki bir de böyle denemek istersiniz. Bu arada tüm annelerin şu göz kararı olayı nedir çözemiyorum. Hep aynı lezzete ulaşan o gözün kararı nasıl bir karardır çözemedim. Hiç mi şaşmaz? Hiç mi değişmez? Ailemin maharetli kadınlarının elinden çıkma lezzetleri bir türlü onlar kadar lezzetli yapamamamın tüm mesuliyeti bu göz kararındadır haberiniz olsun!! Teyzemin çiğ köfteleri, mercimekli köfteleri, içli köfteleri; diğer teyzemin su böreği... Nasıl yapıyorsun? İşte ondan şöyle göz kararı, bundan böyle göz kararı... İsyanımmm vaaarrr... Hepsine ültimatomu verdim, ölçeceksiniz karrrdeşimmm... Bizler de bu lezzetleri gelecek nesillere böylece taşıyalımm yanii.. Hepsini bir mutfağa kapatıp tüm maharetlerini ölçülü biçili döktüresim var sormayın.. 
Neyse biz gelelim benim ölçülü biçili katıp karıştırma salatama:

Malzemeler:
1 demet yaprak yaprak ayıklanmış semizotu
1 türk kahvesi fincanı kuru börülce ( tuzlu suda dağılmayacak şekilde haşlanmış)
1/2 türk kahvesi fincanı arpa şehriye ( tuzlu suda yine dağılmayacak şekilde haşlanmış)
2 fazla iri olmayan domates ( küp küp doğranmış)
2 fazla iri olmayan salatalık ( kabuklu küp küp doğranmış)
2 yemek kaşığı kavrulmuş susam
Zeytinyağı- nar ekşisi-tuz

Yapılışı:
Temel olarak tüm malzemeyi güzelce karıştırıyoruz. Önemli olan nokta, börülce ve arpa şehriyeyi gerçekten dağılmadan haşlamak. Ve tuzlu suda haşlayıp bir miktar bu tuzu içlerine çekmelerini sağlamak. Haşlama esnasında daima bir gözünüz üstlerinde olsun ve arada karıştırın. Sırf buna dikkat etmediğim için çok börülcem dağıldı belirtmek isterim.
Evet salata sosuna limon koymadım, limon sanki semizotunun lezzetini başka bir şeye dönüştürüyor. 2-3 yemek kaşığı nar ekşisiyle tatlandırdım ve inanın lezzetiyle inanılmaz bütünleşti. Tabi sevmiyorsanız limon tercih edin. Ben prenses sevmediği için ekleyemesem de 1 diş ezilmiş sarımsak semizotu salatalarına çook yakışıyor. Denemediyseniz mutlaka deneyin.
Susam da tamamen opsiyonel. Ama yerken ağzınızda çıtlamaları güzel bir lezzet oluşturuyor. Kavrulmuş susamınız yoksa hemen yağsız tavada 2 dk'da hazırlayabilirsiniz.
Evveeet işte bu kadar, umarım bir gün de salatanızı böyle dener ve seversiniz.

* Anneler, lütfen göz kararlarınızı fincan, bardak, kaşık gibi biz garibanların da anlayabileceği ölçü birimlerine çevirinn!!
* Tüm yemeklerinizin damağınızda kalan mutlu anılarınız kadar lezzetli olmasını dilerim.